12 Eylül 2007 Çarşamba

ORHAN PAMUK NOBEL ÖDÜLÜNÜ ALDI.

ORHAN PAMUK NOBEL ÖDÜLÜNÜ ALDI.

Türkiye’de 30 bin Kürt öldürüldü. Bir milyon da Ermeni" dedi.Ve ‘Beni AB ilgilendirmiyor. Ben AB’yi düşünce özgürlüğü, açık toplum ve demokrasi için istiyorum’ diye ekleyen Orhan Pamuk Nobel ödülünü aldı.Gerçekten çok mutluyum ve gururluyum.Ben Orhan Pamuk’u sevemedim kitapları benim tarzım değildi ama şu anda elde ettiği başarı çok önemli.Ben Ermenilerle ilgili sözleri söylediği zaman da onu kınamadım.O tarihteki bir olaydan söz ediyordu.Ben tarihte hiç kimsenin sütten çıkmış ak kaşık olmadığına inanıyorum.Herkes hayatında zaman zaman hatalar yaptı.Ama bugün edebiyat alanında çok önemli bir gün. Fransız Meclisi'nden Türkiye aleyhine bir karar çıkmasının üzüntüsünü yaşarken böyle bir ödül beni sevindirdi. Türkçe yazan bir romancı bu ödülü aldığı için sevindim. Pamuk'la ilgili, edebiyatıyla ilgili görüşlerim ne olursa olsun onu savunmam gerektiğini düsünüyorum. Bu ödül bir ölçüde Türk edebiyatına verilmiş bir ödüldür. 54 yaşındaki Pamuk’un Adonis, Ryszard Kapuscinski, Joyce Carol Oates, Ko Un ve Philip Roth gibi yazarları geride bıraktı. Yıllardır dünya gündemini sadece Kürt, Ermeni, Kıbrıs meseleleriyle dolduran Türkiye’nin, bir Nobel yazarı çıkarmasına gerçekten çok sevindim. Bu gururu bizler de taşıyabilmeliyiz, bir zamanlar "düşünce özgürlüğü mağduru" olduğu düşüncesine kapılan Orhan Pamuk da taşıyabilmeli.At gözlüğü ile hayata bakmayı biraz kenara bırakmalı bazı grçekleri görmeliyiz.Özdemir İnce’’ Orhan Pamuk sıradan bir yazardır. Türk edebiyatı roman ödülünü kazanmadı. Orhan Pamuk'a Nobel ödülü verildi. Nobel kazanmış olan Pamuk, Ermeni soykırımını kabul ediyor. Bu son derce önemli bir şeydir. Aşılması gereken ve aşılamayacak bir azman olacaktır. Türkiye satışa çıkarılmıştır, Türk tarihi açık artırmayla satılmıştır. Açık arttırmanın en sıfır noktasında satılmıştır. Bundan dolayı utanç duyuyorum. Bunu söylemem lazım.’’ Dedi ve saçmaladı.Bence bu bir hasetliktir,her zaman olduğu gibi Türk’ün sevgisizliğidir.Koskoca Yaşar Kemal Orhan Pamuk’u arayıp ilk tebrik eden oldu.Sevsekte sevmesekte bir gerçek var. Karşı görüşleri "Vatan haini, satılmış" olarak niteleyen bir ülkede , buna karşı dik durarak bu ödülü aldığı için Orhan Pamuk'u kutluyorum. Çok sevinçliyim. Hem Orhan Pamuk adına, hem Türk edebiyatı adına bu sevincim. Çünkü Türkiye'nin yüzyıllardan süzülüp gelen köklü edebiyat geleneği ve çağdaş edebiyattaki gücü, böyle bir ödülü çoktan hak etmişti, bunu kişisellikten öte Türk edebiyatına verilen bir ödül olarak algılamak gerekiyor. Bu bakımdan da çok sevinçliyim.Ve yürekten kutluyorum.

ATATÜRK'TEN SONRA Kİ GERÇEK KAHRAMAN

ATATÜRK'TEN SONRA Kİ GERÇEK KAHRAMAN

‘promete şimdi kentte

kayalara bağlı değil

beton duvarlarla çevrilidir

kartalların giremeyeceği bir semtte

kendi kendini kemirir"’

Bülent Ecevit halktı, halktandı.Gönül adamıydı…Âşıktı…Sevdalıydı…Sevilendi…Gazeteciydi…Yazardı…Şairdi.O her şeydi.Türkiye’nin bir daha göremeyeceği en dürüst,en ilkeli,en doğru siyaset adamıydı.Ve onu da yok ettiler işte…Ülkemizi tek tek satanlar,her türlü sahtekarlığı yapanlar,dini sömürenler kına yaksınlar…Elimizde kalan tek doğru adamıda kaybettik…Şimdi televizyonlara çıkıp konuşuyorlar…Onu kıran,söylemedik laf bırakmayan ama onun sayesinde siyasetçi olanlar(ki bu lafa sinir olurum ama onlar siyaset adamı değil sadece siyasetçiydiler) Ecevit’i hep haklı bulmuş sanki onun izinde yürümüşler CHP’yi Atatürk’ün kurduğu Ecevit’in savunduğu CHP yi yıkmamış sirk haline getirmemişler gibi ağızlarında ve gözlerinde hiç inandırıcılığı olmayan lafları geveliyorlar…

Pek o kadar göremesek de uzağı…

Kuşların uçuşundan belli…

Bir şeyler olacak yarın…

Öbür günden önemsiz…

Bugünden önemli…

Büyük bir kahraman gitti.Artık ne olacak?Zaten umutsuzdum artık tek umudumuz da gitti…Galiba buraları terk etmek zamanı geldi.Ya da son bir kez atağa geçip, Vasiyeti yerine getirmeye çalışmalı.Nasıl olacak nasıl yapacağız bu yozlaşmışlık ,bu ülkeyi reddedenler arasında bilmem ama son bir kez şahlanmalı.Son kez denemeli…

Atatürk’ün CHP sini,Bülent Ecevit’in vasiyetini yeniden yaratmak zorundayız.Yoksa ne Atatürk,ne Ecevit ne Türkiye Cumhuriyeti ne de bu ülke için kanını dökenler hakkını helal etmez…



ŞAKA GİBİ

ŞAKA GİBİ
Türkiye de gün geçmiyor ki mizah hayatımızın dışında olsun.Her gün bir çok olaya denk geliyoruz.Dünyanın mizahı en bol ülkesiyiz ama yüzler gülmüyor. İnsanlar gergin, sıkıntılı. Hemen herkes dokunsan ağlayacak durumda.
okuduğum bir haber yine takkemi önüme aldırdı,kendimi düzeltebilmek ve şirketteki hisselerime kavuşabilmek için beş vakit namaza başladım..Ordan da aklıma tefecilik yapan ama asla bunu kabul atmeyen ben insanlara yardım ediyorum diyen,günde beş vakit namaz kılan ama diğer aralarda zinaya açık,her daim seksten söz eden her kadına ince nağmelerle yazılan,bir arkadaşım düştü aklıma…
Bu arada önemli toplantıların ortasında, hele ki Cuma günleriyse başlayan koşuşturmaca ve namaz kılınacak yerin bulunması bana tebessüm ettiriyor mesela….
Milli Eğitim Bakanı, Öğretmenler Günü’nde yaptığı açıklamada, öğretmen maaşlarına ‘para yokluğu’ nedeniyle zam yapılmasının söz konusu olmadığını bildirdi. Aynı bakan, 15 yeni üniversite kurulsun diye çaba harcıyor. O iş için gerekli katrilyonların nereden bulunacağını bilen yok! Başbakan ise ek ders ücretlerinin artacağını söylüyor

Hırsızların ön kapıdan alınıp arka kapıdan çıkartıldığı yasa boşluğunda binbir zorlukla yetişen bir profesörün yaka paça götürülmesi mizah gibi geliyor bana.
Ne istendiği, neyin amaçlandığı belli değil. Sanki birileri şaka yapıyor gibi…

CANIM ATATÜRK

CANIM ATATÜRK

Cumhuriyet’in üzerine ‘İslami demokrasi’ kimliği giydirildi.


Batı’da Türkiye Cumhuriyeti’nin adı artık ‘İslami demokrasi’ oldu, ABD, İngiltere, Fransa, Almanya devlet adamları bu sıfatı beyanatlarında kullanıyorlar artık.Ve kimse ne tür planlar içinde nereye doğru gidiyoruz,hangi emellere alet oluyoruz kimse görmüyor veya görmek istemiyor,aman bana dokunmayan yılan bin yaşasın misali her şey tepetaklak olmuş..

Aslında hepimiz biliyoruz ki bir sinsi planın içindeyiz.

Adım adım, alttan alttan, sinsi sinsi Türkiye’nin yönü çağdaşlıktan-uygarlıktan çevrildi, kelimenin anlamını bir türlü çözemediğimiz ılımlı İslam’a doğru yol almaktayız.
Ve hepimiz buna alet oluyoruz…Bir araya gelip 2 kelam söyleyemiyoruz…Her türlü yolsuzluğu ört bas edebilen yasalar da bu konuda boşluk var…Ve ATATÜRK’E SAHİP ÇIKAMIYORUZ.FARKINDAMIYIZ BİLMEM AMA BÜTÜN KALELERİMİZ YOK OLUYOR…
Atatürk’ün ölüm gününde özel bir kanalın en çok izlenen haber programlarından biri kalkıp programa kaynana Semra ‘yı ve şehit kelimesinin anlamını bile bilmeyen cahilin cesareti çok olur misali uyuşturucudan öldüğü halde Türk bayrağına sarılan bence adını söylemeyi kendime yakıştıramadığım ihanet sayacağım birilerini programa konuk alıyor ve son cümlelerini günün anlam ve önemine göre bağlıyor….
Canım Türkiyem Avrupa yolunda ılımlı İslamla ilerliyor….
Canım ATATÜRK’ÜM SENİN ADIN KİMLERLE NERDE ANILIYOR….


AĞIR BİR ŞAKA

AĞIR BİR ŞAKA

2 yıl önce katıldığım bir TV programında Büyük şehir Belediyesine aday olan bir hanım o dönemin kadından sorumlu Devlet Bakanına bu kadar zamandır ordasınız ne yaptınız diye sormuştu Bende Tarih tekerrürden ibarettir ben siyasete girdiğimde aynı soruyu umarım size sormam demiştim…
Şimdikiler 3 yıldan bu yana iktidar. Meclis’te korkunç bir çoğunluğa sahip. !
Ve ne yapıyorlar ılımlı İslam konusunda hızla ilerliyorlar.Ve yarın diğer nesiller bize soracak,Atatürk Türkiyesi için ne yaptınız diye…

Türbanlılar ve türbanı savunanlar…Sizede sorulacak bir gün bu ülkeyi yok etmek için ne yaptınız diye….
Avrupalıların da oyunlarına alet olmayalım lütfen…Onlar geçmişin intikamını alıp bizim karşımızda gülmelerine izin vermeyelim…Anladık mizahı çok seven bir ülkeyiz ama bu şaka biraz ağır bir şaka.

REÇETESİ YOK…

REÇETESİ YOK…
Efendim geçenler de bir arkadaş toplantısındayım bir arkadaşımın evine hırsız girmiş,tam anlatmaya başlıyacaktı ki herkes bir hırsızlık olayı anlatmaya başladı bir de baktım ki benim bile unuttuğum 2-3 tane olay çıktı…
Yaptığımız araştırmalarda 25 bin kadar kayıtlı hırsız varmış…Avrupa ülkelerinde yaptığımız araştırmada maksimum 600 kadarmış…Biz yine bir Türk dünyaya bedel hesabı hırsızlık olayları ve hırsızlık mesleğiğle yine Avrupa’ya bedel oluyoruz..
Üstelik her geçen gün hızla artıyor hatta ön kapıdan alınıp yersizlik nedeniyle arka kapıdan çıkıyorlar…Eh,Ülkede ilerleme yok diyenlere belki bunu sunabiliriz!!!
Bu acaba
toplumsal bir eğilim mi?…Çünkü düşünürsek hayatımızın her kesiminde hırsızlık var…
Gıda maddelerinde hile var,mütahitlerin yaptıkları konutlar da hile var,konutların yarısı ya eksik malzemeyle yapılıyor yada çalıntı arazi üzerine…Su , elektrik çalıntı..
Devlet yatırımlarının sadece yüzde 15’i yerine ulaşabiliyor, gerisi çalınıyor.
Vergi hırsızlarını tesbit etmenin olasılığı yok…
Bağışlanan organlar kayıp…
Yoksullar için hazırlanan Yeşil Kart’tan, felaketzedeler için gönderilen yardımlar dahi çalınıyor nereye gittiği tesbit edilemiyor..
O zaman bu iş kanımızda var yani,hani kanımı kessen sar-lacivert akar gibi sloganlar milada karışıp hani kanımı kessen çalıntı akar mı oluyor…
O zaman sormak lazım, hırsızlık toplumsal bir eğilim mi?
VE GALİBA BUNUN REÇETESİ YOK…



YAŞAMAK

YAŞAMAK
yaşamak ne kadar güzeldir aslında..
sağlıklıyız, işlerimiz yolunda, doğa güzel, hayat güzel..
fakat inişli çıkışlıdır hayat..
her zaman mutlu olamaz, sürekli de acı çekmeyiz..
bu biraz da bizim yaşamı algılayışımız ve beklentilerimizle ilgilidir..
bardağın dolu mu? boş mu? olduğunu görmek gibi..
küçük mutlulukları büyütebilmek gibi..
büyük acıları da küçültebilmek gerekir..
karamsar, bıkkın ve mutssuz hissederiz bazen kendimizi..
anlamı var veya yoktur.. yaşam acı gelmeye başlar zaman zaman..

böylesi zamanlarda durup bir derin nefes almak, küçük molalar vermek gerekir..
yeniden başlamak için kendimizi sorgulamak..
belki de yargılamak!
bize acı veren nedenleri başka yerde aramak doğru değildir..
kişinin en çok kavgası kendisiyle olmalıdır..
kendini aşmayı, yenilemeyi, "yeniden" demeyi bilmek gerekiyor..
yoksa sürekli acılarla yaşamak mümkün..
"acı" ya,
"tat" olarak alışmak mümkün..

internetten gelen bir mesaj bunları düşündürdü bana..
Hintli ustanın "acı çektiğini" söyleyen çırağına, önce bir bardak, sonra göldeki suya bir kaşık tuz karıştırarak tadına bakmasını istemesi..
bardaktaki suyun tadının "acı", göldeki suyun "ferahlatıcı" gelmesi ve ustanın söylemi:

-"Yaşamdaki ıstıraplar tuz gibidir, ne azdır, ne de çok. Istırabın miktarı hep aynıdır. Ancak bu ıstırabın acılığı, neyin içine konulduğuna bağlıdır. Istırabın olduğunda yapman gereken tek şey, ıstırap veren şeyle ilgili hislerini genişletmektir. Onun için sen de artık bardak olmayı bırak, göl olmaya çalış."

bardak olmayı bıraktım..
göl olmaya çalışıyorum..

İNTERNETTE OKUDUĞUM BU YAZI O KADAR ÇOK ŞEY DÜŞÜNDÜRDÜ Kİ BANA SİZLERLE PAYLAŞMAK İSTEDİM…

FARKINDA MIYIZ KALELERİMİZ YOKOLUYOR.

FARKINDA MIYIZ KALELERİMİZ YOKOLUYOR.

Evet bir şeyler değişiyor ama hangi yolda…

Cumhuriyet’in üzerine ‘İslami demokrasi’ kimliği giydirildi.

Batı’da Türkiye Cumhuriyeti’nin adı artık ‘İslami demokrasi’ oldu, ABD, İngiltere, Fransa, Almanya devlet adamları bu sıfatı beyanatlarında kullanıyorlar artık.

Ve kimse ne tür planlar içinde nereye doğru gidiyoruz, hangi emellere alet oluyoruz kimse görmüyor veya görmek istemiyor,aman bana dokunmayan yılan bin yaşasın misali her şey tepetaklak olmuş..

Hepimiz elimizde birer valiz acaba AB hikayesi gerçekleşir de köşeyi dönermiyiz diye bekliyoruz.

Aslında hepimiz biliyoruz ki sinsi bir planın içindeyiz.

Adım adım, alttan alttan, sinsi sinsi Türkiye’nin yönü çağdaşlıktan-uygarlıktan çevrildi, kelimenin anlamını bir türlü çözemediğimiz ılımlı İslam’a doğru yol almaktayız.

İran görüntüsünü aratmayan protokol fotoğrafları,laiklik tartışmaları,haremlik selamlık olayları,tarikatların çoğalması…

Sanatın nerdeyse ahlaksızlık sayılması.Cumhuriyetin ilkeleri ayaklar altında,dinci kadrolar her yerde…

Ve hepimiz buna alet oluyoruz…Bir araya gelip 2 kelam söyleyemiyoruz…Her türlü yolsuzluğu ört bas edebilen yasalar da bu konuda boşluk var…

Ve ATATÜRK’E SAHİP ÇIKAMIYORUZ. FARKINDA MIYIZ BİLMEM AMA BÜTÜN KALELERİMİZ YOK OLUYOR…

Az önce bomboştu sayfam, bembeyaz dokunulmamış anılarımla örtülü

Oradan buradan şiirlerle sokuluyorum sevdalara ürkütmeden çok uzaklardan fırtınalı denizlerden

Alıp , Seni gizliyorum, maviliklerle

Gölgesine dizelerimin...

Ve korkuyorum artık güzel mavi gözlerin bana bakmaz,

Beni sessiz kalıyorum diye suçlar mı?

Daha çok çaba harcamalısın,

Sahip çıkmalısın elindeki sana verdiğim değerlere

Ve sahip çıkmalısın kendine diye

Duyuramadığın gözyaşların dökülür mü ?


EMEKLİ OLMANIN DAYANILMAZ HAFİFLİĞİ

EMEKLİ OLMANIN DAYANILMAZ HAFİFLİĞİ

Bugün sizlere çok mutlu ve keyif dolu duygularla yazıyorum…Hayatımda bugüne kadar Devlet Tiyatrosundan yani yıllarımı verdiğim,babamın yıllarını verdiği emek harcadığımız,babamın DT ve idealleri uğruna sürüldüğü ve süründüğü,ben çok küçükken aylarca babamdan çok uzakta kaldığım idari sisteme karşı çıkıp maaşımızın kesildiği benim ve kardeşimin ekmeği için babamın yıllarca deli gibi çalıştığı ama ideallerinden ödün vermediği ayrı kaldığımda yani istifa ettiğimde çok acı çektiğim DT den emekli olmuş ama çok mutlu ve içinde büyük bir rahatlama olan bir sanatçı olarak yazıyorum.İnanması zor ama o kadar rahatım ki.

Bana kalsa geçen yıl istifa edecektim ama Türkiye şartlarında Sanatçı olarak garantin yoksa hayatının ne kadar zor geçeceğini bilen babam ve bazı arkadaşlarım onlar durdurdu beni..{ki onlar benim gerçek dostlarım ve inanın sayısı çok az…şimdi bazıları ayrıldım diye kına yakar artık.özel paketleme servisiyle bizzat ben göndericem.burda da sorun benim boşboş konuşup tiyatro kurtarma çalışmaları yapmayışım ama işimi yapmam ve Avrupa ve daha çok pek çok ülkede ismimi kanıtlamamın hazmedememesi olma ihtimali %100.Çünkü ben her zaman asla Alçakgönüllü olmadığımı söyledim.Şu anda Tiyatroda benim kadar bilgi sahibi ve başarılı sanatçı her zaman çok az,{ki bunlardan biri de Ferdi Merter…}demişimdir.Merak edenler www.almulamerter.com adresime girip biografime bakarak anlayabilirler.}

Gerçekten çok mutluyum,çünkü son zamanlarda sadece özel ilişkilerin yürüdüğü {ki bu da benim hiç başarılı olamadığım bir alandır ,çünkü son söylenecek sözü her zaman ilk olarak söylerim}artık Atatürk’ün sanatçıya verdiği önemden çok uzaklarda olduğunu düşündüğüm kurumdan ayrılıp dışarıda yine savaşı mı yürütebileceğim için çok mutluyum.

Şimdi bazı çok bilmişlerden benim DT tiyatrosunda ne yaptığım hakkında laf salatası yapanlar da olacaktır.Bankamatik sanatçısı olduğuma dair…Evet her ay gidip maaşımı bankamatikten büyük bir mutlulukla aldım.Ama bunda en küçük bir gocunmam olmadı,çünkü ben iş te reddetmedim,raporda almadım.Devlet Tiyatrolarında bu işlerden anlayanlar beni uygun görmedi,benim 4 dili anadilim gibi konuşmam,ayrıca 2 dili daha bilmem Sevgili Yücel Erten’den sonra reji konusunda gerçekten eğitimli biri olmam,dünya vizyonumun olması,işleri biliyor olmam,yurt dışında sürekli oyunları seyrediyor olmam,yazı yazma becerimin olması eh,bazılarına da beğenmeselerde önemli işlere imza atmış olmam ,oturarak sanatçı olmanın yada bazı yerlerde Tiyatroyu kurtarma çabalarına katılmanın doğru olduğunu kabul edenlerin yada hoşlanmadığın halde veya düşünceleri paylaşmasan bile çeneni tutup başını sallamalısın ki sana dokunmayan yılan bin yaşasın düşüncesini paylaşanların arasında yer alamadığım için zaten sanat yapmaya pek uygun bulmadılar beni…{şimdi burada da hemen vajına monologlarının nasıl bir sanat olduğunu tartışacaklar da çıkacaktır.Hala anlayamadıkları başka bir şeye hizmetti bunu da söylemeden geçmeyim.}{Ayrıca keyfime para harcamak yerine yurt dışında kazandığım parayı burada cahilce Tiyatroya ve tiyatro salonuna gömmek ve borç altına girmek te pek uygun bir şey değildi…}{ah bunları size yazarken Türkiye’de sanatın çok yorulmadan para kazanmak olduğu düşüncesini bilmeden davrandığımı fark ettim..yazık bana ki okullara ,kitaplara ve tiyatroya bayağı para harcamışım.}

Neyse efendim,ben pek bir mutluyum.Hiç olmazsa artık istediklerimi daha rahat söyliyeceğim,daha rahat yazacağım{yani eskiden olduğu gibi-ama hiç olmazsa ailem yani hiç olmazsa şu memurluğunu zora sokma diye üzülüp bana söylenmeyecekler}

İstediğim gibi ATATÜK ilkelerine sahip çıkacağım onun sanatçıya verdiği önemi anlamasalar bile anlatmaya çalışacağım.İstediğim gibi eğitimime devam edeceğim,kendimi geliştirmeye çalışacağım,belki birkaç ülkede daha çalışır birkaç dil daha öğrenirim.{Bu arada bu duygularımı çok hızlı ve heyecanlı bir şekilde yazdığım için bazı hatalar yapabilirim,biliyorum alıntılar yaparak dikkat çekecek bazı eleştirmenler çıkabilir,onlara da her zaman gülümsemişimdir}

Lafı uzatmayayım.Ben yine buralarda olacağım ve işimi yapacağım…Geride kalanların YOLU AÇIK OLSUN….

ALMULA MERTER

DÜNYACA ÜNLÜ GERÇEK TİYATRO SANATÇISI

CUMHURBAŞKANLIĞI SEÇİMLERİ ERTELENECEK.

CUMHURBAŞKANLIĞI SEÇİMLERİ ERTELENECEK.
Gündem birkaç aydır cumhurbaşkanlığı seçimleriyle dolu…16 Nisan’a kadar isim telaffuz edilmeyeceği söylendiği halde yavaş yavaş bazı isimler ortaya dökülmeye başlandı…Neden telaffuz edilmeyecekti,çünkü Sayın Başbakanımızın tek hayali Cumhurbaşkanlığı.Ama son gelişmelerle şu anda böyle bir şansı çok azaldı.Ama hayali bitmedi.
Şimdi Sayın Başbakanın Cumhurbaşkanı olamayacağı şu anda kesin.Biri mi önerilecek kendilerine yakın…Olabilir,bir süre bazı isimler ortaya atılacak.Seçim günlerine kadar..Ama ben kendimi düşünüyorum,benim Cumhurbaşkanlığı hayalim olsa,ve şartları ben belirliyor olsam ama bu arada ters giden bir şeyler olsa,acaba bir başkasının yolunu açarmıyım?Hayır açmam,açar gibi görünürüm.Çünkü açtığım kişi şu anda şartları ben belirlediğim için elbette seçilecek,çünkü halk tayin etmeyecek.Peki ben birinin seçilip 7 yıl buna devam etmesine katlanabilirmiyim? HAYIR!HAYIR!HAYIR…
O zaman ben olsam ne yaparım? Mesela GüneyDoğu da her şey çok karışık,Kuzey Irak’ta problemler var,ülke zaten karmakarışık,ekonomi feci durumda,PKK olayı tırmanışta…Acaba savaş kapımızda olabilir mi? Olabilir.En azından bu benim seçimleri 1 yıl süreyle ertelemem için bir bahane olabilir…Bülent Arınç zaten o da Cumhurbaşkanlığını hayal ediyor,1 yıl vekalet edebilir.Böylece onunda bu isteği gerçekleşmiş olur.Ben bu 1 yıl da kendimi toparlar,daha sevimli görülecek şeyler yaparım,mesela vergi affı çıkarırım ve iş adamlarıyla aram süper olur,ekonomide ince ayarlar yapar vatandaşa ‘azcık oh’ dedirtecek şeyler yaparım,ve ne bileyim biraz düşünürsem kendimi sevdirecek şeyler bulurum çünkü Türk halkı duygusaldır ve çabuk unutur. Böylece gücüme kavuşur 1 yıl sonra gümbür gümbür gelirim…Muhalefet buna ne der? Muhalefet benim için Deniz Baykal…Eh o da zaten bunu biliyor ve o yüzden bu kadar üstüne gidiyor,sonra biz uyardık o da dinledi diyecek ve CHP de bu işte başarı sahibi olacak…
Bu arada ben olsam Fethullah Gülen’in kasetlerini bir kez daha dinletirim,çünkü onun 6 yıl kadar önce söylediği şeyler aynen çıkıyor ve uygulanıyor…Bu 6. hislerinin kuvvetli olması mı demek acaba,yoksa Türkiye yi çökertme planlarının ön uyarılarımı?
Of ya yine trajedi habercisi gibi oldum…Beni tanıyanlar bilir,Tansu Çiller’in adının Başbakanlığa telaffuz edildiği günden beri ne söylesem aynen çıktı…6. hislerim çok mu kuvvetli ne!!!Ya da yeni meslek mi edinsem acaba?İyi film senaryosu yazarım gibi geliyor.Bazan ‘Komplo Teorisi’ filmini ben mi yazdım diye düşünmüyor değilim.Hani senaryolar çalınıyor ya….
Şimdi CHP li arkadaşlarım bana kızacak ama ne yapayım onlara da her zaman söylüyorum.Ben CHP ye tapıyorum ama Atatürk’ün CHP sine…Şimdiyi sevemedim,çünkü inandırıcı gelmiyor…Ya da 6. hislerim diyiverin şuna…
Neyse efendim,ben yine kendi kendime bir şeyler uydurdum ama ben tiyatrocuyum,hayal etmek ve üretmek benim işim…Artık emekli de oldum ya,boş zamanım çok…Sarıyorum böyle işte…
Sevgiyle kalın…

ÖLÜYORUM

ÖLÜYORUM
Son zamanlar bazı kişiler kızsa da benim fazla panik yaptığımı söyleseler de bütün endişelerim kapımızda…


Son zamanlar bazı kişiler kızsa da benim fazla panik yaptığımı söyleseler de bütün endişelerim kapımızda…



Engellemek için her yol denenecek olur veya olmazlar ama bu durum bile o kadar acı verici ki…



Artık hiçbir şeye yorum yapamıyorum…



Gerçekten. Dünden beri çok ağladım. Beni tanıyanlar bilir Atatürk’e ne kadar taptığımı…



Ve... adeta çıldırmak üzereyim…



Sanki bir kabus yaşanıyor ve uyandığımda her şey bitecek…Ama uyanamıyorum ve üstelik uyuyamıyorum da…



Her gün içtiğim bitkisel bir tablet birkaç saat gözlerimi kapatıyor ve kabuslarım başlıyor…



Bugün bir mail geldi 15 kasım 1995 Posta gazetesi…Ve Refah Partisi başkan yardımcısı Abdullah Gül şöyle bir açıklama yapmış.



‘’Artık Cumhuriyet döneminin sonu geldi…Laik sistemi değiştirmek istiyoruz.’’



Hiçbir yorum yapmıyorum, sözlerimi uzatmıyorum çünkü yazacak çok şey ama hiçbir şey yok…



Ben şu anda bile ağlıyorum, gerçekten… 29 Nisan’da yürüyüşte de elimden geldiğinin fazlasıyla Atatürk’ü haykıracağım…



T.C haykıracağım…Ama çok acı çekiyorum….



Atatürk’e ithaf ettiğim şiirimle sözlerime nokta koyuyorum…Zaten başka da söylenecek ne var?



Az önce bomboştu sayfam, bembeyaz dokunulmamış anılarımla örtülü


Oradan buradan şiirlerle sokuluyorum sevdalara ürkütmeden çok uzaklardan fırtınalı denizlerden


Alıp, Seni gizliyorum, maviliklerle


Gölgesine dizelerimin...


Ve korkuyorum artık güzel mavi gözlerin bana bakmaz,


Beni sessiz kalıyorum diye suçlar mı?


Daha çok çaba harcamalısın,


Sahip çıkmalısın elindeki sana verdiğim değerlere


Ve sahip çıkmalısın kendine diye


Duyuramadığın gözyaşların dökülür mü ?



SAYGILARIMLA

NE YAPSAM,DAĞLARA MI KAÇSAM?

Yazmak gelmiyor içimden…
Her şey o kadar kötü ,bozuk ve kokuşmuş görünüyor ki gözüme…Herkes timsah gözyaşları içinde.Geçenlerde baktım TV de Erkan Mumcu gözyaşları içersinde…Peki bana neden inandırıcı gelmiyor?Brezilya dizisi gibi Erkan Mumcu,gün geçiyor,ay geçiyor,yıl geçiyor çok şey değişiyor ama Erkan Mumcu da değişmeyen tek şey inandırıcı olmayan vatan millet diye döktüğü gözyaşları,siyasi kimlik itemediği ve sık değişen içinde yer alır göründüğü durum…Her an her yerde görebilirmişim gibi geliyor onu,yarın CHP nin önde gelenleri arasında bile olabilir.Ama Türkiye de siyaset böyle karışık bir şey işte…Aklım almıyor insanlar bu kadar uç siyasi kimlikler arasında nasıl gidip gelir acaba…Mesela İlhan Kesici,ora nere bura nere?Bu nasıl iş anlamadım gitti..Mesela ben Atatürk’ün CHP sine tutkuluyum ve hala da onu savunuyorum istiyorum…Bu sene oyumu onlardan yana kullanacağım halde inanmadığm için CHP den siyasete girmedim…Sadece başkalarına yol vermemek için…Bundan 2 sene önce en sıkıntılı günlerimde evime gelen paketi hiç unutamam…Kuran,seccade,peygamberin hayatı kitapları ve 4 tane kaset..Fethullah Gülenin konuşmalarından…O günlerde ben Vajina Monologları oyunuyla çok gündemdeydim,belki de insanlar üzerinde etkim olacağını düşünmüşlerdi…Belki de o aralar doğru yolu görseydim bugün kü sıkıntılarımı yaşamazdım,tiyatrom batmaz,ben batmaz,zengin bile olurdum…Ama ben bir uçtan bir uca geçtin mi inandırıcılığın olmayacağını o kadar iyi biliyordum ki…Bugün yine Anap ve DYP arasında uyum sağlandı, peki dün v bugün arasında ne değişti?Kocaman bir hiç,sadece belki biraz daha bal çalındı o kadar…Bu 22 Temmuz nelere gebe çok merak ediyorum ama yinede üstümüze düşeni yapmak ve Türkiye Cumhuriyetini korumak zorundayız.Her ne olursa olsun nazik mabadlarımızı kaldırıp görevimizi yerine getirmek zorundayız…
Bu arada ben CumhurBaşkanlığı seçimlerinin erteleneceği konusunda iddialıyım..Sayın Başbakanımızın bu makamı gerçekten çok istediğinden eminim ve bir 7 yıl beklemeyi pek göze alacağını sanmıyorum..Hazır K.Irak ta kargaşalar da var.Savaş kapımızda gözüküyor,işte en güzel erteleme nedeni…
Of ya yazmak gelmiyor içimden,kendimi trajedi habercisi gibi hissediyorum,bugünlerde kendimi hiç mi hiç sevmiyorum…Hayır kadınlarla ilgili yazınca adam bulamıyorum korkulacak kadın grubuna giriyorum,çiçek böcek desem ortaçağ cadılığıyla suçlanıyorum,siyasi şeyler kanıma dokunuyor,çok hırslanıyorum.
Ne yapsam kendimi dağlara mı vursam acaba?
Sevgiyle kalın Atatürk’ün emanet ettiği Türkiye Cumhuriyetinde kalın…
Almula Merter